Kanser Tedavisinde "Bütüncül Tıp" Yaklaşım
Kanser başımıza gelen genetik bir talihsizlik değil, tam tersine önlenebilir mitokondrial metabolik bir hastalıktır. Bu metabolik koşullar devam ettiği müddetçe, kanser yalnızca yaşamaya devam etmekle kalmaz, aynı zamanda vücudun doğal savunmasını da yok eder.
- Kanser tedavi ve destek modelimizde bu süreçleri durdurmaya, hatta tersine çevirmeye çalışıyoruz. İlk adım kapsamlı bir değerlendirmedir.
- Kanser zamanla gelişir, bu nedenle tedavi stratejisi, hastalığın gelişimine katkıda bulunmuş olabilecek altta yatan olası sağlık sorunları değerlendirilmelidir.
- Ağır metaller, toksik kimyasallar, bağışıklık sistemi sorunları, kronik enfeksiyonlar, yanlış beslenme, stres ve çözülmemiş psiko-duygusal sorunlar gibi faktörler değerlendirilmeli ve dikkate alınmalıdır.
- Kanser yalnızca bedeni değil, duyguları, zihni ve ruhu ilgilendiren tüm vücut hastalığıdır.
Neler Yapılmalı?
- Öncelikle “Hasta odaklı” yaklaşılmalı,
- Güvenli ve toksik olmayan tedaviler tercih edilmeli,
- Kanseri değil, insanı iyileştirmek esas alınmalı,
- Yaşam kalitesi iyileştirilmelidir.
“Bütüncül tıp” kanser hastalarına nasıl yaklaşır?
Bütüncül tıp, hastayı daha iyi bir sağlık durumuna geri döndürmek ve yaşam kalitesini iyileştirmek için günümüz tıp uygulamaları ile tamamlayıcı tedavileri birleştirir.
Günümüz ana akım tıbbı, cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ile tümörü ortadan kaldırmayı hedeflerken, bütüncül tıp yaklaşımı hastayı iyileştirmeye odaklanır.
Bütüncül tıp hekimi, iyileşme ve daha iyi yaşam kalitesi elde etme yeteneğini geliştirmek için her hastaya göre özelleştirilmiş tamamlayıcı, destekleyici özel terapiler sağlar.
Bu süreçte, hasta, kendisini iyileşmenin bir parçası olarak görmelidir.
Vücudun kanserle mücadele yeteneğini artırılmalı ve günümüz ana akım tıp uygulamalarının daha etkili olması sağlanmalıdır.
Tedavinin odak noktası, kanser gelişimini destekleyen toksik bir ortamdan, iyileşmeyi ve sağlıklı hücreleri destekleyen bir çevreye dönüştürmektir.
5 Adımda Bütüncül tıp “Kanser Tedavi ve Destek” modeli
Hücresel düzeyde neler olup bittiğine dair bir değerlendirme için, biyokimya, hormon, vitamin ve mineral düzeyleri bakılmaktadır. Buna dayalı kapsamlı kişiye özel Anti-kanser beslenme programı düzenlenmektedir.
Tedavi her hasta için özelleştirilir. Ozonterapi, IV C vitamini, İV Curcumin tedavileri gibi doğal veya terapötik yollarla kanser hücreleri yok edilebilir.
Kanser, biriken toksinlerin ve ağır metallerin stresi altında zamanla gelişir. Detoksifikasyon, başarılı kanser tedavisi için çok önemlidir. Kimyasal veya çevresel toksisiteler değerlendirilmelidir. Gıda ve çevresel alerjileri tespit edilmeli ve ortadan kaldırılmalıdır. Bağırsak mikrobiyom analizleri ile, kişiye özel probiyotik ve prebiyotik destekleri sağlanmaktadır.
Dolayısıyla, kanserle daha iyi mücadele edebilmesi için, bağışıklık sistemi iyileştirilmelidir. Bağışıklık sistemi desteklenip, Candida, Lyme Hastalığı gibi kronik enfeksiyonlar varsa tespit edilip ve ortadan kaldırılmaktadır.
Duygusal travma veya kanser için olası stres tetikleyicileri tespit edilmelidir. Zihin / beden / ruh uyumunu yeniden kazanmak için biyolojik, psiko-duygusal destek sağlanmalıdır. Şefkatli bir danışman, bu uyumu yeniden kazandırmak için büyük bir fırsat olabilir.
Kanser teşhisi yıkıcı ve korkutucudur
- Kanser ile mücadele, hayatta kalma ve iyileşme yolculuğunda size eşlik edecek destekleyici bir el sağlamak için buradayız.
- Hastayı daha iyi bir sağlık ve genel iyilik haline getirmek için günümüz ana akım tıp uygulamaları ile birlikte çalışıyoruz.
- Destekleyici bakım ve tedavileriniz, sizin bağışıklık, beslenme, kronik enflamasyon ve altta yatan alerji veya toksinlerle ilgili özel laboratuvar test sonuçlarımızdan elde edilen bilgilere dayanmaktadır.
- Lütfen kanser teşhisiniz ve tedavinizle ilgili tüm belgeleri, özellikle patoloji raporları, laboratuvar test sonuçları ve görüntüleme çalışmaları ile birlikte geliniz. İlk ziyarette tüm vücut fiziksel ve fonksiyonel bir değerlendirme yapılacaktır.
Kanser, Genetik faktörler ve Ailesel yatkınlık
Suçu genetiğe atıp konudan sıyrılmak kolayı seçmektir. Ancak günümüz bilgileri, ailesel yatkınlıkları ve genetiğimizi mahkum etmekten bizi uzaklaştırıyor. Genetik olarak yatkınlık elbette var, ancak bu genetik yatkınlık, çevresel faktörlerle aktif hale getirilirse hastalık karşımıza çıkabiliyor.
Ailesel olduğu üzerinde en çok durulan kanserlerden birisi Meme kanseridir. Ancak, meme kanseri teşhisi alan hastaların yüzde 85’i bu hastalığı ailesinden almamaktadır.
İleri sayılabilecek yaşlara kadar doğum yapmamak, doğum kontrol haplarının kullanımı, doğum sonrasında emzirmenin kısa sürmesi, stresli yaşam, obezite, alkol kullanımı, hareketsiz ve sedanter yaşam, uykusuz geceler, vitamin ve mineraller açısından fakir beslenme gibi faktörler meme kanseri oluşumunu tetiklemektedir.
Sonuçta, kanser başımıza gelen genetik bir talihsizlik değildir. Tam tersine, kanser önlenebilir mitokondrial metabolik bir hastalıktır.